Zanzibar Adası’ ndan başlayıp Zambiya – Zimbabve sınırına kadar ulaşan bir yolculuk bu.
Zambiya – Zimbabve sınırını belirleyen dünyanın en büyük şelalesinin olduğu Livingstone kasabasında son bulacaktı ama bulmuyor. Zambiya’ nın sınır kasabası olan Livingstone’ dan Zimbabve’ ye kaçak giriyorum.
Zimbabve sınırındaki tel örgülerden ülkeye pasaportsuz kaçak giriş, aynı gün Zimbabve’de askeri darbe, yolda beş parasız kalıp otostop çekmek, bir ülkeden diğer ülkeye trenle 48 saatlik bir yolculuk, trende vize alma, para çeviricilerin dolandırmaya çalışması, asfaltta karşılaşılan fil ailesi, Lusaka terminalinde gece bankta uyumak ve yolda polislerin saatlerce alıkoyması.
Ayrıntılar ve fotoğraflar bu yazımda..


Tanzanya’ ya gelir gelmez bir gece dinlenip Zambiya’ ya doğru yola çıkacağım ancak ufak bir aksilik hemen rotayı değiştiriyorum. Tanzanya’ nın en büyük şehirlerinden biri olan Darüsselam’ dan Zambiya’ ya tren sadece Cuma günleri var ve bugün günlerden pazar, şimdi en sona bıraktığım Zanzibar Adası’ nda daha ilk günlerden keşfe başlayacağım.

Tanzanya vizeniz var ise ayrı olarak bir 50 dolar daha vize parası ödemiyorsunuz. Feribotla 2 saatlik bir yolculuk sonrası ise ilk durak Zanzibar adasının ana kasabası Stone Town.
Burada görülecekler arasında ise Prison Island ve Nakupenda adası ilk sırada yer alıyor.

Prison Island’ da yaşları 200 yıla kadar gelmiş dev kara kaplumbağaları var. Hepsi birbirinden güzel, hepsi birbirinden değerli bu dev kara kaplumbağaların içinde harika vakit geçiyor.
Özellikle benim gibi hangi çeşit hayvan olursa olsun çok seviyorsanız asla buradan ayrılmak istemeyeceksiniz.




Bir diğer adı Sand bank olan Nakupenda Adasında hiçbir yerleşim yok. Ada tamamı ile kumlarla kaplı. Mavi ve yeşilin en güzel tonları adeta burada. Ada’ nın öğleden sonraları ise bir kısmı gelgitten dolayı sular altında kalıyor. Hatta bazı zamanlarda tamamının sular altında kaldığı görülüyor.

Stone Town’ dan Dala dala adı verilen yerel araçlarla 2 saat süren bir yolculukla adanın sahil kasabası Nungwi Beach’ e geliyorsunuz. Dala Dala’ lar ise tam bir hikaye. Yerel halkın içinde dip dipe bir yolculuk ve böyle bir şeyi daha önce yaşamadıysanız yaşayın ..
Araçta muzlardan tavuklara kadar ne ararsanız var.



Nungwi Beach özellikle başta olmak üzere Zanzibar Adasında kırmızı deniz yıldızlarını görme şansınız bir hayli yüksek. Ancak denizin çekildiği sabah saatlerinde denizde bulunmaya özen gösterin.



Nungwi Beach’ e gelmişken burada bulunan dev su kaplumbağalarını ziyaret etmeyi de unutmayın. Onları beslemek, onlarla birlikte yüzmek dünyanın en güzel mutluluklarının başında geliyor.

Zanzibar’ dan el yapımı bir Masai tablosu almazsak olmaz. Aklınızda bulunsun eve de çok yakışır ..


Artık gün geldi Tanzanya – Zambiya arası 48 saat sürecek tren yolculuğu için hazırım. Tren istasyonunda bir kaç kare portre çektim. Şimdi gün doğumu, gün batımı derken bitmeyen saatlerin olduğu bir yoldayım. Son saatlere kadar da bitmesini hiç istemedim açıkçası. Tren içinde ki yaşam çok çok farklı geldi bana. Üstelik yanımda getirdiğim kitap için de zaman ayırabilmek güzeldi. Yolları izlemek te çok güzeldi. Tren istasyonlarında gördüğüm yaşamlar ise anlatılamaz.






O sayıyor gözümün önünde 1.000 ben parayı alıp sayıyorum 500 ..
Diyorum ki 500 verdin, yok diyor gözünün önünde saydım işte 1.000 verdim. Bu da göz yanılması ile başka bir dolandırma hikayesi..
Aman aman çok dikkatli olun burası Afrika..




Livinstone gelmişseniz tam aradığınız konaklama yeri Old Boys Backpacker Hostel tavsiyedir. Sosyal etkinlikler, düzen, temizlik ve rahat bir nefes alabileceğiniz en güzel nokta burası. Buradan sonra Viktorya şelaleleri 8 km civarında ilerde kalıyor.
Sabah erkenden heyecanla artık şelaleye gidiyorum. O kadar yol geldim, heyecanım en üst seviyede, yerimde duramıyorum, gece bile doğru dürüst uyumamışım, bileti aldım girdim içeri su sesi sanki az gibi falan diyorum ama gerçekten yanılmamışım içeride o görsellerde gördüğüm şelaleden eser yok. Kendi kendime söyleniyorum falan, soruyorum, arada fotoğraflar çekiyorum sonra öğreniyorum ki asıl şelale yoğunluğu Zimbabve tarafında oluyormuş, yılın bu mevsimlerinde Zambiya tarafında yoğunluk çok azmış. Aylardan Kasım, benim de Ocak ayını oturup bekleyecek halim yok.
Düşünüyorum… !!

Dünyanın en büyük şelalesi desem kimse inanmaz. Arkamda gürül gürül akan sudan eser yok. ama yine de buradan bir fotoğrafsız olmaz. İşte bir şeyler çekiyorum.
Dediler ki Zambiya – Zimbabve arasında bir sınır köprüsü var. O köprüde Bungee Jumping atlayışı yapıyorlar. İstersen orada bunu yapabilirsin ayrıca oradan da şelaleyi farklı açıdan görebilirsin. Ama bir şart pasaportunu sınırda bırakman gerekiyor. Tamam diyorum belki bir şans. Pasaportumu sınırda bıraktım. Köprüden yürüyorum. Zimbabve sınırına doğru ilerliyorum. Ne soru soran var ne de dur diyen. Ta ki askerleri görünceye kadar. Duruyorum. Bu defa şelalenin sesini o kadar net eo kadar coşkulu duyuyorum ki içim kıpır kıpır.

Zimbabve Sınır kapısı

Etrafa saf saf bakarak dikkat çektiğimin farkındayım. Zaten amacımda dikkat çekmek sanırım. Yanıma sivil giyimli bir görevli yaklaşıyor. Neye baktığımı soruyor. Şelaleye nasıl girebilirim diye soruyorum konuyu hiç uzatmadan. Zimbabve vizen var mı ? Hayır. Pasaportun yanında mı ? Hayır. !! O zaman giremezsin diyor. Sadece diyorum, sadece girip fotoğraf çekip çıkacağım. Yardımcı olamaz mısın ? Bedeli ne ise ödeyeceğim.
Ne kadar ödersin ? ( sanırım bir umut doğuyor )
Giriş ne kadar ? ( ben )
30 Dolar diyor..
Ben 20 dolar ödeyeyim..
30 son ..
Başka param yok diyorum. Buradan geri dönecek param yok gerçekten, inan..
Sen bilirsin !! diyor..
Kabul diyorum, bu fırsatı kaçıramam. Bir şekilde dönerim artık, gerekirse yürürüm 8 km ama bu fırsatı kaçıramam.
Asker ile konuşuluyor ve biraz daha geride bulunan tel örgülerden içeri tüm cesaretimle Zimbabve topraklarına adım atıyorum. Her adım atışım bir ömre bedel. Korku, heyecan, mutluluk her şey birbirine karışmış durumda. Çığlık atmamak için kendimi zor tutuyorum. İşte Dünyanın en büyük şelalesi tam karşımda..


Dünyanın en büyük şelalesindeyim. Zimbabve topraklarındayım. Üstelik vizesiz kaçak tel örgülerin arasından bir afrika ülkesine girmiş bulunmaktayım. Üstüne üstlük pasaportum yok. hiç olamayacak bir şey olmuş o gün ama biz henüz bunu bilmiyoruz. Ortalıkta zaten olmaması gereken bir sakinlik var. Sonunda haber duyuluyor. Ülkede askeri darbe olmuş. Nasıl yani ? Herkes kapıya doğru ilerliyor. Ben ise tam terse tel örgüleri bulmaya gidiyorum. Şanslı mıyım şanssız mı karar veremiyorum.
Hikayeyi sayfalarca yazabilirim. Ama kısaca bir şekilde aynı yerden çıkış yaptım. Sorunsuz bir şekilde pasaportumu aldım. Bungee Jumping nasıl dı diye sordular kapıda. Cevapsızım. Gülümsedim. Heyecanımı atamadığımı düşünmüş olmalılar.
Şimdi beş parasız yola düştüm 8 km yürümeyi göze aldım, yürüyorum. Tehlikeden biraz uzaklaştığımı düşünerek o anı tekrar tekrar artık keyifle yaşıyorum. O esnada bir taraftan da gelen geçen araçlar korna basıyor ben olayların farkında değil yürüyorum. Oysa burası doğal bir park, etrafta gergedan, fil gibi vahşi hayvanlar olabileceğini aklıma bile getirmiyorum. Sonuçta asfaltta yürüyorum diyorum. en sonunda bir kamyonet alıyor beni ve sen ne yapıyorsun ileride fil ailesi var ve çok tehlikeli olabilirler diyor.
Yolda gördük fil ailesini ve bugünlük bu kadar macera yeter ..


